Küresel terörist
(2002)–Willem Oltmans– Auteursrechtelijk beschermd
[pagina 93]
| |||||||||||||
Kissinger‘Şu Allahın belası cinayet şirketi CIA’yı asla kontrol edemediği sonucuna varan Johnson, ayaklı felaket Richard Nixon tarafından takip edildi. 1968'de onun uçağıyla bir haftalığına New Hampshire'a gittik. Böylece onun iş arkadaşlarından bazılarını tanıma imkanı da buldum: Herb Klein (basın), Richard Price (konuşma metinlerinin yazarı) ve daha sonra Reagan'ın ilk ulusal güvenlik danışmanı olarak ortaya çıkan ama Japonya'da yasadışı hediye almasından sonra işinden ayrılmak zorunda kalan Richard Allen (dış politika danışmanı). Keene'de havaalanındaydık, kar yağdığı için ulaşımla ilgili bir sorun çıkmıştı. Nixon, NBC'den John Chancellor ve ben, uçağın kanadının altında konuşuyorduk. Bu sırada geleceğin başkanı, beni şaşkınlığa uğratan bir söz söyledi. Hollanda'nın, Sukarno'nun ulus kurucu çabalarını baltalamak için giriştiği iki savaşa değinerek, ‘Sukarno'yu yenmesi için Hollanda'ya yardım etmek üzere Deniz piyadelerini göndermeliydik’Ga naar eind(66) dedi. Sukarno'yu 1956'da Washington'a gelişinde karşılarken onu Abraham Lincoln'e benzettiği sözlerini hatırladım. Bu başkan adayının aslında nasıl biri olduğunu anlamam için sıra dışı bir an yakaladığımı farkettim. Washington'daki köşe yazarı Drew Pearson'a bu bilgiyi aktardım. Pearson 29 Ekim 1968'de Beyaz Saray adayı ile ilgili bu tehlikeli tesadüfi gözlem üzerine -birçok yayın organında yer alan- bir köşe yazısı yayınladı. Life dergisinin editörleri bu makale üzerine bir soruşturma başlatıp benimle telefonda görüştüler. 25 Kasım 1968'de Nixon'un dış politika seçeneklerı üzerine iki | |||||||||||||
[pagina 94]
| |||||||||||||
sayfalık bir baş makale yayınladılar. Bu makalede, deniz piyadelerini dünyanın herhangi bir yerine göndermekten sözederken daha ihtiyatlı olmak gerektiği konusunda uyarıda bulundular. Nixon, Nelson Rockefeller'in dış politika danışmanı Kissinger'i Beyaz Saray'da onunla birlikte çalışmaya davet etti. Bu adamın kanlı elleri hakkında pek çok şey bilindiği halde, gizli işler hakkındakı sürekli açıklamaları ve yeni yalanları sicilini daha da kirletiyor. Kendisini Washington'un yarattığı en büyük devlet adamı kabul ettiğini, Prusyalı devlet adamı ve Alman İmparatorluğu'nun ilk Başbakanı Otto von Bismarsk'ın (1815-1898) 20'nci yüzyıldaki versiyonu gibi gördüğünü anlatmak için kitap üstüne kitap çıkarıyor. Pekâlâ haklı da olabilir. Bismarck emperyal iktidari bir dizi savaşla kurdu. 1878'de Berlin Kongresi'ne başkanlık etti. Kongrede, Balkanlar'da istikrarın kurulmasi ve Rus-Türk savaşı ertesindeki Ortadoğu hakkında kararlar alındı. Bismarck 1884'de, Afrika'nın bölüşüldüğü bir başka konferansa öncülük etti. Bismarck'ın Büyük Almanya yaratma isteklerinin etkisi değerlendirilirken, tüm bu biriken enerjinin görece daha kısa bir sürede, 1914'de ve 1938'de, iki dünya savaşına yol açtığı da hatırlanmalı. Dünyadaki Kissinger gözlemcileri, geri dönüp baktıklarında onu birinci sınıf bir savaş kışkırtıcısı olarak görüyor. Yahudi-Alman geçmişi nedeniyle, bir gün, ABD'de üretilmiş ilk klasik Alman politikacı olarak tarihe geçebilir. Bir Florida tatili sırasında, ABD'deki en önemli aylık dergilerden biri olan Harpers'ın Ocak-Şubat 2001 sayısını aldım. Editör Lewis Lepham'a teşekkürler: Dergide, Henry Kissinger'in savaş suçları hakkındaki bir makalenin ilk bölümü yer alıyordu. Washington'a henüz varan Bush ve hempalarının Slobodan Miloşeviç, Saddam Hüseyin ve diğerlerinin çığlık çığlığa kanını istedikleri günlerdi. Şimdi bir kitap olarak çıkanGa naar eind(67) bu makale Washington gazetecisi Christopher Hitchens tarafından yazıldı. Sonunda Kissinger'in suçlarının ve kötülüklerinin yetkin bir derlemesi -Bar- | |||||||||||||
[pagina 95]
| |||||||||||||
nes&Noble'ınkiler de dahil olmak üzere- kitap raflarına ulaştı. Hitchens, kitabının girişinde Henry Kissinger'in en önemli altı şeytani entrikasını belirtiyor:
Nürenberg'deki Nazi Savaş Suçlulari Mahkemesi'nde Baş Avukat ve daha sonra Columbia Üniversitesi'nde profesör olan Telford Taylor düşüncelerini şu canalıcı soru üzerinde yoğunlaştırdı: Savaş suçu nedir? Basitçe, savaş kurallarının ihlalidir demek doğru olabilir ama pek de anlamlı değildir. Savaş, büyük ölçüde, barış zamanında suç sayılan eylemleri içerir. ABD ve NATO tarafından Yugoslavya'ya bir savaş ilanı bile yapılmadan saldırıldı. Bir Güvenlik Konseyi kararı da olmadığına göre, bunun kendisi savaş suçudur ve yasadışıdır. NATO, Mussolini ve Hitler'in şiarını benimsedi: Saldır, bombala, işgal et, savaşın ve Milletler Cemiyeti'nin kurallarını unut. Nürenberg'de 21 Nazi ölüme mahkum edildi. 1948'e kadar toplam olarak Avrupa'da 3 bin 500, Japonya'da 2 bin 800 kişi savaş suçlarıyla itham edildi. Taylor 1970 yılında ‘Nürenberg ve Vietnam, Bir Ame- | |||||||||||||
[pagina 96]
| |||||||||||||
rikan Trajedisi’ni yayınladı. Bu çalışmada, ‘ABD'nin Vietnam'da işlediği savaş suçları Nazi davranışlarını öylesine andırıyor ki, bir gün Amerikalılar bir Nürenberg Mahkemesi'nin önüne çıkarılabilir’ diye uyarıyorduGa naar eind(68). ABC televizyonunda yayınlanan Dick Cawett Show'da profesör Taylor, Vietnam'da komutan olan General William Westmoreland'ın Güneydoğu Asya'da Amerikalıların işlediği çok sayıdaki savaş suçundan dolayı yargılanabileceğini ileri sürdü. Princestone Üniversitesi'nden Profesör Richard Falk 27 Aralık 1970 tarihli New York Times dergisinde, 1966'da İngiliz filozof Bertrand Russel'ın organize ettiği ‘Savaş Suçları Mahkemesi’nin, ABD'nin Vietnam'daki hareketlerinin soykırım kavramına girdiği uyarısında bulunurken haklı olduğunu ifade etti. BM Sözleşmesi'nin 2. Maddesi şöyle diyordu: ‘Tüm üyeler uluslararası ilişkilerinde herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne ve politik bağımsızlığına karşı veya Birleşmiş Milletler'in amaçlarına aykırı başka bir biçimde güç kullanımı tehdidinden veya kuvvet kullanımından kaçınır’Ga naar eind(69). NATO'nun 18 üyesi, reddedilmek üzere tasarlanmış bir ortak ültimatoma boyun eğmeyi reddeden Belgrat'a saldırdığı zaman, bu sözde müttefikler, tıpkı Naziler gibi davranıyordu. Kosova, yine BM'nin dışarda tutulduğu ve bu kez tüm NATO ülkelerinin katıldığı yeni bir Vietnam uygulamasıydı. Geçen yüzyılın Amerikan Bismark'ı Kissinger'in, dünya işlerinde ABD'nin yasadışı davranışlarının yaygın kabul görmesinin baş mimarı olduğu da hesaba katılmalıdır. O, ahlâk dışı ve meşum operasyonları nedeniyle yalnızca Nobel Barış Ödülü'yle taltif edilmedi. Aynı zamanda yirminci yüzyılda dış politikanın en saygıdeğer dış politika figürlerinden biri olarak kabul edildi. Fakat daha kötüsü, Kissinger'ın haksız saygınlığını kötü niyetli ABD dış politika yönetimine borçlu olmasıdır. Onun bu düzmece dürüstlüğü, politikalarının tartışmasız kurbanlarını şaşkına çevirdi. Yakın zaman- | |||||||||||||
[pagina 97]
| |||||||||||||
larda Henry ABD'li şirketler adına lobi faaliyetinde bulunmak için Endonezya'nın o sıralardaki başkanı Abdurrahman Vahit'i ziyaret ettiğinde, ev sahibi Kissinger'ın gönül okşayıcı sözlerinden o kadar etkilendi ki, derhal onu özel danışmanlığına atadı. Hitchens, Henry'nin 1969'da iktidar salonlarına nasıl girdiğini, ‘alelade ve fırsatçı bir öğretim görevlisinden uluslararası bir otoriteye, bir dalkavukluk ve düzenbazlık yaşamına’ nasıl geçiş yaptığını anlatıyor. Ve devam ediyor: ‘Vietnam saplantısı içindeki Kissinger bir keresinde, Kuzey Vietnam'dan Çin'e uzanan demiryolunun bulunduğu bir geçiti termonükleer silahlar kullanarak yok etmeye niyetlendi. Başka bir seferinde Vietnam sulama sistemindeki setleri bombalayarak ülkeyi sele boğmayı düşündü.’ General Alexander Haig ve yardımcısı Albay Ray Sitton Kamboçya'nın gizlice bombalanmasını planladılar. Kissinger planlamaya şahsen nezaret etti. O sirada iş arkadaşları espri yaptı: ‘Henry yine Bismarck'ı oynuyor.’ Anthony Lake ve Roger Morris gibi yardımcılarından bazıları, Vietnam'da ve diğer yerlerdeki Asyalı sivillerin ABD tarafından toplu kıyıma uğratılmasını protesto ederek onun kurmaylığından istifa ettiler. Kissinger, düşman topraklarda operasyon yapan CIA timlerini vurmalarından kaygılandığı için pilotların nereyi bombaladıklarını bilip bilmediklerini sordu. İşlediği savaş suçları hakkında medyada daha fazla yazı çıktıkça, Henry daha da öfkelendi. Nixon ve Kissinger'ın hasta kafaları için gerçek, daima ihanetle eşanlamlı oldu. New York Times 13 Haziran 1971'de Pentagon belgelerini basmaya karar verdiğinde bu iki adam arasında geçen telefon konuşması, yıllar sonra açığa çıktı. Kissinger, Başkana ‘Hiç kuşkusuz, bu bir ihanet. Bunun için dava açılabilir. Tüm güvenlik yasalarının çiğnendiğinden kesinlikle eminim’ diyordu. Yayına devam edilmesini önlemek üzere mahkemelere başvurmasi için Başsavcı John Mitchell'i ayarladılar. Fakat Yüksek Mahkeme, Başkanın isteğini 3'e kar- | |||||||||||||
[pagina 98]
| |||||||||||||
şı 6 oyla reddetti. Anthony Lewis, ‘The Times’da 9 Haziran 2001 günü bu trajik olayı aktardı ve 2000 yılında Kongre'nin gizli belgelerin yayınını suç haline getirecek olan bir yasa tasarısını tartışmaya açtığını okurlarına hatırlattı. ‘Basın, bu, mesleği tehdit edici yasaya, Meclis'ten ve Senato'dan geçip Beyaz Saray'a gönderilene kadar hemen hemen hiç ilgi göstermedi. Neyse ki Başkan Clinton yasayı veto ederek durumu kurtardı.’ Sonunda, 5 ABD Başkanının ve ayakçılarının (ki en kötüleri Kissinger'dı) savaş suplarının kurbanlarının sayısı kabul edilemez boyutlara ulaştı. Onlar Miloşeviç, Karadziç ve Mladiç'i ikinci sınıf aktörler durumuna düşürüyor. Yalnızca 1969 yılı Mart ayıyla 1970 yılı Mayıs ayı arasında Nixon ve Kissinger Kamboçya ve Laos'ta en az 3 bin 630 gizli görev kararını onayladı. Bunların sonucu, Kamboçya'da 600 bin, Laos'ta 350 bin ölüydü. Sukarno ve Sihanuk Güneydoğu Asya'daki bu kitlesel kıyıma karşı çıktılar ve ABD'li savaş suçluları ile işbirliğini reddettikleri için kisa sürede tasfiye edildiler. ABD Senatosu'nun Mülteciler Altkomitesi, Nixon ve Kissinger'ın savaşın yönetimini ele aldığı 1969 ile 1972 yılları arasında 3 milyon Asyalının öldürüldüğünü hesapladı. Bir zamanlar Çinhindi'ni oluşturan üç ülkeye ABD dört yıl boyunca 4.5 milyon ton yüksek nitelikli patlayıcı attı. Pentagon'a göre, ABD Hava Kuvvetleri II. Dünya Savaşı sırasında Almanya'ya bunun yaklaşık yarısını atmıştı. Beyaz Saray'daki cani ikili tarafından başlatılan CIA'nın ‘Phoenix’ adlı ünlü kontrgerilla programı çerçevesinde 1969-1972 döneminde ayrıca 35 bin 708 Vietnamlı öldürüldü. Hitchens'in kitabının 8. Bölümü, Doğu Timor'un Suharto rejimi tarafından 7 Aralık 1975 günü, yani Başkan Gerard Ford ile Henry Kissinger'ın, ABD ve bir düzine zengin ülkenin milyarlarca ve milyarlarca dolar harcayarak işbaşında tuttukları faşist cuntayı resmen ziyaret ettikten sonra Jakarta'dan ayrıldıkları gün işgal edilmesini ele alıyor. Sonradan C. Philip Liechty, Ja- | |||||||||||||
[pagina 99]
| |||||||||||||
karta'daki CIA operasyon sorumlusu, Ford ve Kissinger'ın Suharto'nun Portekiz'e ait Doğu Timor'u işgaline yeşil ışık yakmış olduğunu doğruladı. 11 Ağustos 1995 günü Henry, bir New York otelinde yeni kitabını tanıttı. Hitchens ilk sorunun eski bir Timorlu direnişçiden, Constancio Pinto'dan geldiğini belirtiyor: İkiyüzbin Timorlu, Suharto'nun ordusu tarafından öldürülürken Kissinger neredeydi? Henry, anında uydurarak, Timor konusunun Suharto'yu ziyaretleri sırasında hiç ele alınmadığını söyledi. Onlar Timor'un işgal edileceğinden ancak havaalanında, yola çıkmak üzereyken haberdar olmuşlardı. Soru soran kişilerden Allan Nairn, eski Başkan Ford'un kendisine verdiği bir mülakatta, gerçekte Ford ve Kissinger ile Suharto arasındaki görüşmelerde Timor konusunun tartışılmış olduğunu söylediğini belirtti. Ayrıca Nairn, Jakarta görüşmelerine ilişkin, Timor'un işgalinin gündemde yeralmış olduğunu kesinlikle doğrulayan, Dışişleri Bakanlığı'na ait bir belgeyi çıkarıp gösterdi. Kissinger gözünü kırpmadan yalan söylüyordu. C. Plihip Liechty daha da ileri giderek ‘Yoğun ABD lojistik desteği olmaksızın Dili operasyonu asla gerçekleşemezdi. Bu yüzden konu ayrıntılı biçimde Washington'da da tartışılmıştı’ diyordu. Hitchens, Nixon-Kissinger ikilisinin Salvador Allende'yi yok etme komplosu hakkında daha başka sarsıcı ayrıntılar sunuyor. 1998'de gizliliği kaldırılan belgeler, Henry'nin önceden Şili'yle hiç de öyle az ilgilenmediğini, tersine etkili bir tasfiye planı ile patronunu (Başkan) etkilemeye gayret ettiğini kanıtlıyor. Langley'deki CIA karargahında iki aşamalı bir politika belirlemek üzere bir grup oluşturuldu. ‘Biri, görünüşte diplomatik olanıydı, diğeri ise -Dışişleri Bakanlığı'nın ve Şili'deki ABD Büyükelçisi Edward Korry'nin bilmediği- askeri bir darbeyi kışkırtmak için hazırlanmış, insan kaçırma ve suikast dahil, bir istikrarsızlaştırma stratejisiydi’ diye yazıyordu Hitchens, belgelere dayanarak. Bu, CIA operasyonlarının standart senaryosudur. 1965 Jakarta | |||||||||||||
[pagina 100]
| |||||||||||||
darbesi için kurulan kumpas bunun aynısıydı. Bu kumpas, birçok yerde işlemişti. Şimdi Şili'de Allende'ye karşı bir kez daha mükemmel bir şekilde işleyecekti. Grenada'da, Surinam'da, Panama'da, Pakistan'da ve başka yerlerde de işledi. 2 Aralık 1998'de bazı Şili dosyaları yayınlandı ama Hitchens'ın uyardığı gibi, Nixon'ın, Kissinger'ın, görünür ve görünmez Washington gangsterlerinin yaptıklarının çoğu güvenli bir şekilde kilit altında kalıyor. Gizliliği devam eden dosyalar, CIA, Savunma İstihbarat Ajansı, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, Ulusal Güvenlik Konseyi, Ulusal Arşivler, Gerald Ford ve Jimmy Carter'in başkanlık kütüphaneleri ve diğer hükümet ajansları tarafından korunuyor. Kuşkusuz, şu muhteşem Nixon'lu yılların Beyaz Sarayı'nın baş gangsteri hayatta kaldıkça ve çifteler attıkça ve uluslararası alanda saygı görüp alkışlandıkça ve bu karanlık kişi hayırlı bir iş yapıp bu dünyadan ayrılmadıkça kimse gerçeklerin üzerindeki örtünün kalkacağını beklemesin. Nixon, Watergate'den yirmi yıl sonra, Amerikan tarihinin en büyük başkanlarından biri olarak mezarına götürüldü. Henry ise Berlin'deki bir mozoleye gömülmeli. |
|