Bebekken beni içi sıcak kumla doldurulmuş pamuklu bir bez ile kundaklar, aile bireyleri tarlada çalışırken bir ağacın altına yatırırlarmış. Annem hala, o zaman beni ihmal ettiğini düşünerek suçluluk duyar. Geçenlerde bana, ben bir yasımdayken ve bir ağaca sıkı sıkıya bağlıyken iki canlı pilici nasıl hakkettiğimi anlattı. Ninem ‘Ah benim piliçlerim’ diye feryat ederken annem ‘Ah benim çocuğum’ diye bağırmış.
Babam ben beş yasımdayken Avrupa'ya gitti. Annem okuma yazma bilmediği için beni hemen okula yolladı, böylece aşk postacısı olarak babamla annem arasındaki yazılı iletişimi sağlayabilecektim.
Örneğin, ‘Sevgili koca’ yazmalıydım, ‘ekinin bereketi iyi. Sağlığımız iyi. Paraya ihtiyacımız var’.
Babamın mektubu geldiğinde anneme okurdum: ‘Kadın, işim var ve iyi kazanıyorum. Bu zarfa para koydum.’ Son cümle önemliydi, çünkü para her zaman ulaşmıyordu.
Mezarlık o zamanlar benim oyun bahçemdi. Iki yaş küçük kardeşim Tuncay'la birlikte mezar taşlarının arkasında saklambaç oynardık. Bu arada tıpkı bir köpek gibi iple bağlanmış keçim Boncuk'u da otlatırdık. Oyuncaklarımız, taşlar, çomaklar ve hayvanlardı.
Maceralı, bir hayattı, rahat ama tehlikeli de. Dedem bana ata binmeyi, yemek için kuş avlamayı öğretti. Ara sıra onun dolu tüfeğiyle oynamama da izin verirdi, ta ki bir keresinde çok kötü bir şey oluncaya kadar. Her zaman olduğu gibi at arabasında dedemin yanında oturmustum, tarlaya gidiyorduk, giderken bir yandan da onun tüfegiyle oynuyordum. Bir anda tüfek patladı ve kendimi el bileğimden vurdum. Doktor yoktu ve bu kurşun tam on yıl sonra Hollanda'da bileğimden çıkartıldı.
Köyün öbür tarafındaki okula gidişimle ilgili çok az iyi anım var. Beyaz yakalı siyah elbise biçimindeki okul önlüğümü giyer, başıboş köpekleri kovalamak, gerektiğinde de yılanları ve yabani domuzları uzaklaştırmak için elime aldığım değneği sımsıkı tutardım.
Ben yedi yaşımdayken annem Haarlem'deki kocasının yanına gitti, beni ve küçük kardeşimi de bakması için kayınvalidesi ve kayınpederine bıraktı. Asım dede ile Fadime babaanne geniş toprakları ve hayvanları olan varlıklı çiftçilerdi. Evlilikleri babaannemin köyü Yeni Kapıköy ile dedemin köyü Pirikli arasındaki bir kan davası sonucudur. İki köy arasındaki barış her iki köyün muhtarının çocuklarının evlendirilmesi ile sağlanmış.