laştırmak pek de kolay olmamaktadır. Soykırım sürecindeki görev paylaşımı ve gizlilik nedeniyle üst düzey yetkililerin suçlarını ortaya çıkarmak hiç de sanıldığı gibi basit değildir.
Soykırım, siyasal alanda da özellikle bilimsel olmayan şekillerde kullanılan bir kavram haline galmiştir. Siyasi ilişkilerde öncelikle siyasal rakiplere karşı bazı tavizlerin ve çıkarların garantiye alınmasını sağlamak veya ahlâk dersi vermek için bir araç olarak kullanılanmaktadır. Karşı taraf ahlâksızdır, ben ahlâki açıdan üstünüm. Tarih bu bağlamda, doğrulukları şu götürmez olguların bağımsız bir tespiti değil, müzakerelerin ve kişisel görüşlerin bir sonucudur. Soykırım konusunda, bir ucunda siyasal faaliyetin diğer ucunda ‘saf’ bilimin yer aldığı bir gerilim ekseni hükmünü yürütmektedir. Bu, ontolojik bir farklılık arzetmektedir: eyleme geçmek için bilgi değil, anlamak için bilgi. Bu konuyla ilgili Türk entelektüellerinden örnekler ileriki sayfalarda verilecektir.
Bilimde soykırım kadar tartışmalı olan pek az kavram bulunur. Bu kavram, geçtiğimiz on yıllarda eylemciler tarafından o derece geniş bir yelpazede kullanılmıştır ki kimileri bu kavramı tamamen bir fiyasko olarak nitelemişlerdir. Gazetelerde zaman zaman vahsetlerden söz edilse de, vahşetin tanımı konusunda bir uzlaşma söz konusu değildir. Kitlesel kıyım, ethnic cleansing (etnik temizlik), democide (devletin yürüttüğü kıyım), ve daha birçok kavram, toplu şiddeti tanımlamak için analitik cehaneliğimizin hizmetine sunulmuştur. Yine de bu olguyu ana hatlarıyla tasvir etmek mümkündür.
Çoğu tarihçi ve sosyal bilimci soykırımı öncelikle, çok sayıda savunmasız insanın bir hükümet tarafından bilinçli olarak katledilmesi biçiminde tezahür eden son derece kanlı bir takibat olarak tanımlamaktadır. Dışlayıcı ideolojilerin ortaya çıkışı ve diktatöryel iktidar yapılarının gelişimi gibi olgulara bakılmaktadır. ‘Devlet’, ‘ulus’ ve ‘şiddet’ gibi temel sosyolojik kavramların soykırım dönemlerinin tanımlanması, analizi ve açıklanmasında faydaları olmuştur. Soykırım, milliyetçilik, totalitarizm, kültür, modernlik, din, çağdaşlık, kriz, bürokrasi, sömürgecilik, ırkçılık, savaş ve birçok farklı kavram bağlamında araştırılmıştır. Soykırımla ilgili bilimsel mesleki literatür çok hacimli ve etkileyicidir ve bunu böylesi bir yazıda özetlemek bu literatürün niceliğine ve niteliğine haksızlık etmek olur.
Son zamanlardaki Ermeni soykırımı tartısmalarında iki önemli sorun şu yüzüne çıkmıştır: bir taraftan soykırım konusunda Türkiye'deki göreceli bilgisizlik, diğer taraftan bilimsel uzmanlığa karşı direniş.