Türkiye ile özel bağları olan yazarlar. Yazıların kimisi bilimsellik, kimisi siyaset, kimisi de aşk ya da ait olunan yer gibi son derece kişisel konular içeriyor. Söz konusu aidiyet olduğunda iki kültür arasındaki diyalog kaçınılmaz oluyor, çünkü böyle bir iç çelişkiyi birey tek başına kendi içinde yaşıyor. Bu içerden yaşanan ikili konuşma kaçınılmaz olarak bir yandan - kimilerine göre Türklerin çocukluktan başlayarak beslendikleri - milliyetçiliği diğer yandan da başka ülkeler söz konusu olduğunda Hollandalıların ahlakçılığının sorgulanabilirliğini ortaya çıkarıyor.
Bu sayıda yer alan makaleler; Ankara ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında yaşanan gelişmelerden ve müzakere sürecinden, berberlik mesleğine yapılan övgüye kadar çeşitli konuları içeriyor. Bir yazı esaslı ve keskin bir soykırım tanımından söz ederken bir diğeri Türklerin Amsterdam'da Kinkerstraat'daki yaşamlarını, yazarının güvenlik nedeniyle takma adla yayımlanmasını istediği, öfkeli bir kurgu metinle anlatıyor. Yazı işleri, tüm yazarlardan, yazılarını kişisel imzaları ile yazmasını istedi. Bu şekilde hem olumlu hem de olumsuz yanlarına rağmen bir kitap değil bir dergi ortaya çıkacaktı. Eksiklerimiz olabilir, belki de derginin tamamına bakıldığında bir denge içinde olmadığı da söylenebilir ancak elimizden gelen dikkat ve özenle, bir de gerekli olduğuna inandığımız için bu sayıyı hazırladığımızın bilinmesi gerekiyor.
Bu sayı hem Hollandaca hem de Türkçe olarak yayınlanıyor. Bunu yaparken amacımız elbette Türkleri kendileri ve ülkeleri ile ilgili konularda Hollanda üzerinden bilgilendirmek değil; bu, fazlasıyla kendini beğenmişlik olurdu. Bu sayının Türkçe olarak da yayınlanmasının asıl gerekçesi; bu konularla ilgili eleştiri ya da tepkileri görmek ve sonuçta yaklaşımlardaki olası nüans farklılıklarını ortaya çıkararak diyalogun başlamasında rol oynamak. Tam tersi bir etki yaratması da beklenebilir. Hollanda'nın çok uzağındaki Türkiye hakkında düşüncelerini çekinmeden söylemek çok zor değil. Ancak aynı sözcükleri başka bir dilde ya da başka bir ortamda duymanın etkisi daha ağır olabilir. Bu sayının İstanbul, Ankara ya da İzmir'de nasıl karşılanacağı, sadece işlenen konuların içeriği açısından değil, aynı zamanda işin doğasıyla ilgili olarak, kültürler arası bir tartışmanın mümkün olup olmadığını da gösterecek. Bu bir macera ve riskli bir macera. Ancak Snouck Hurgronje İstanbul'a giderken onu da yolundan çevirmek isteyenler olmuştu. Oysa açık olmanın, yazmamak ve düşünmemek dışında bir alternatifi yok.
Yazı İşleri adına,
Hans Maarten van den Brink